03-10-2016 OKÇULUK

Muğla'da Ok ve Yay ile Gelen Başarı

Muğla'da okçuluğun gelişmesinde öncü isimlerden olan Ejder Sözen ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Muğla'da Ok ve Yay ile Gelen Başarı

 Ejder Sözen, Yatağan'ın Bencik Köyü’nde Aile Hekimliği görevine başladıktan sonra sporcu olarak sürdürdüğü okçuluk branşına, antrenör olarak devam etti. Sözen, azmiyle ve gençlere olan inancıyla beş yıl içerisinde köydeki 21 çocuğu okçu olarak yetiştirmeyi başardı. Bizde 48spor.com olarak bu başarı öyküsünü Ejder Sözen ile yaptığımız söyleşi ile siz değerli okuyucularımıza duyuruyoruz.

 

Okçuluk sporuna olan ilginiz ne zaman başladı?

 

Ben Dr.Ejder Sözen, Muğla'nın Yatağan İlçesi Bencik köyünün aile hekimiyim. Bu köye beş yıl önce aile hekimi olarak geldim. Aile hekimi olmadan önce Muğla Merkezde çalışıyordum ve amatör bir okçuluk sporcusuydum. Okçuluk hikayem sekiz yıl önce Antalya WOW Kremlin Palace Otel'de katıldığım Pratisyen Hekim Kongresi'nde başladı. Spor ile hiç bir alakam yokken o kongre sürecinde otel animasyonları içerisinde yer alan okçuluk atışlarına katılmıştım. Amatör bir eğitici, amatör kırık bir yay. İlk yayla tanışmamdan sonra okçuluk sporunu çok sevdim. Kongre bitip Muğla'ya döndükten sonra Muğla'da yapıldığını düşündüğüm okçuluk faaliyetine katılmak istedim. Ancak Muğla ilinde böyle bir faaliyet yoktu. Önce Muğla'da okçuluk faaliyetini başlatmakla başladım. Okçuluk Federasyonu, Muğla Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ile yaptığım girişimler sonucu Muğla Okçuluk İl Temsilcisi olarak tayin edildim. Bir yıl gibi kısa bir sürede uzaktan eğitim ile, internet kullanarak ve deneme yanılma yöntemiyle kendim gibi erişkinlerden oluşan altı sporculuk bir büyükler okçuluk takımı oluşturdum. Muğla'ya yakın kullanılmayan çayırlık alanları kullanarak antrenmanlarımızı yaptık. Tehlikeli olduğu düşüncesi ile ilk başlarda spor tesislerine giremiyorduk. Sonraları spor tesislerine kimsenin kullanmadığı saatlerde girebildik. 2008-2010 yılları arasında organize edilen tüm Türkiye Okçuluk Şampiyonalarında Muğla ilini temsil ettik. Herhangi bir başarı, herhangi bir derece elde edemedik. Ancak büyük keyif aldık. Okçuluk camiasını tanıdık kendimizi camiaya sevdirdik. Zaman içerisinde eksiklerimizi diğer bölge antrenörlerinin yardımıyla kapatmaya çalıştık. Özellikle Makaralı Yay Okçuluğu konusunda bilgi birikimimizi ve tecrübemizi bu dönemde oluşturduk. Başka bölgelerin bizlerden bir farkı olmadığını ve eğer doğru ve yeterli bir şekilde çalışırsak başarabileceğimize inandık.

 

 

Mesleğiniz olan Aile Hekimliği ve okçuluk eğitimlerini bir arada yürütmekte zorlanıyor musunuz?

 

Kırsal bir bölgede Aile Hekimi olmamın en büyük avantajı çalıştığım mekanın fiziksel koşullarnın okçuluk yapılabilmesine uygun olmasıydı. Aile Hekimliği yapmak için kiraladığım bahçeli binanın arkasında korunaklı uygun bir alan bulunuyordu. Çalıştığım birim Yatağan ilçesinin en uzak, en kırsal, en mahrumiyette kalmış bölgesinde olduğu için sağlık ocağı döneminde düzenli olarak bir hekimin bulunmadığı bir birimdi. Aile Hekimi olarak düzenimi kurup çalışmaya başladıktan sonra bölge halkı ve yerel idarecilerle kısa sürede benimsenip kaynaştım. Sağlık hizmeti vermeye, koruyucu sağlık hizmetlerini uygulamaya birinci basamakta uygulanabilecek tedavi yöntemlerini bilgim dâhilinde uygulamaya çalıştım. Bana bağlı bulunan beş köy ve Bencik beldesinde çalışma düzenim kısa sürede oturdu. Göreve başladıktan kısa bir süre sonra Muğla Halk Sağlığı Müdürlüğü tarafından “Bebek Dostu Aile Sağlığı Merkezi” unvanı ilk olarak benim birimime verildi. Bu unvan çalışma şevkimi daha da arttırdı. Eğitim verdiğim çocukların tamamı bölgenin kendi çocukları olduğu için ve herhangi bir ücret talep etmediğim için bölge halkı beni hem Aile Hekimi hem de çocukların çalıştırıcısı olarak kabul etti. Geçen beş yıl zarfında da dengeyi güzel bir şekilde koruyarak bugünlere geldik. Doktorluk ve antrenörlük arasında ortak yönlerin çok olduğunu düşünüyorum. Mesleğimin antrenörlük için bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Çocukların psikolojisine ulaşmanın başarının temeli olduğunu düşünüyorum.

 

 

Yatağan’da Bencik köyündeki çocukları okçuluk ile tanıştırma süreciniz nasıl başladı? Çocukları okçuluğa nasıl yönlendirdiniz?

 

2011 yılının başında yaklaşık dört buçuk yıl önce Bencik Köyüne Aile Hekimi olarak atandım. Muğla merkeze 40 km, Yatağan Merkeze 18 km mesafede olan yeni görev yerim Muğla'nın en kırsal, gelişmede geri kalmış köylerinden birisiydi. Uzun yıllar bölgede hekim bulunmamıştı. Aile hekimi olarak Bencik'e geldikten sonra Muğla'daki okçuluk takımım dağıldı. Diğer arkadaşlarımdan da il dışına gidenler oldu. Bencik'te aile hekimliği yoğun bir tempoyla başladı. Bu şartlarda hekimlik ve sporculuk bir arada gitmeyecek gibi görünüyordu. Önceden beri bir çocuğu, bir öğrenciyi sporcu okçu olarak yetiştirme isteğim vardı. Olur mu olmaz mı kestiremiyordum. Ama denemek istiyordum. Bencik'te işler yoluna girmeye başlayınca köyün ilkokulunda dördüncü sınıfta okuyan Emircan'ı okuldan seçip okçu olmak isteyip istemediğini sordum. Çok sessiz ve çekingen bir çocuktu. Ne olduğunu bilmediği bir konuda tabii ki bana verecek bir cevabı yoktu. Görmesi için ben ok attım, ona da gösterdim. Yanımda getirdiğim amatör bir yayı Emircan'a ayarlayarak ufaktan da olsa çalışmalara başladık. Çekingenliği kısa sürede geçecek gibi görünmüyordu ama sessiz sessiz çalışıyordu. Tek başına. Saatlerce ok attığını hatırlıyorum. Bir süre çalıştıktan sonra ailesinin imkanlarıyla basit bir yarışma yayı temin ettik. Artık kendi yayı olmuştu. Kendi yayının verdiği heyecanla daha sıkı çalışmaya başladı. Sessizdi, becerikliydi, çabuk kavrıyordu ama çabuk yorulmuyordu. Beraber üç ay kadar ok attık. Şansımıza yapılacak olan ulusal minikler şampiyonasının yeri Muğla olarak belirlendi. Ferdi lisans çıkartarak Muğla'da yapılan Minikler Türkiye Şampiyonasına üç aylık bir çalışmayla katıldık. Emircan yarışmada sıralamayı rahat bir şekilde 1. Tamamladı. Elemeler sonucunda da 2. olarak katıldığı ilk yarışmasında gümüş madalya kazanmış oldu. Sanırım her şey bu yarışmayla başlamış oldu. İyi hazırlanmıştık. Çok çalışmıştık. Aslında bekliyorduk ama sonuca ulaşmak yine de çok güzeldi.

 

 

Kulüp olarak birçok başarılara imza attınız, başarılarınızdan bize bahseder misiniz? Başarılarınızın sırrı nedir?

 

Geçirdiğimiz beş yıl boyunca toplam 21 sporcuya ulaştım. Yaşları 11-16 arasında değişen bir ekibim var. Türkiye Okçuluk Federasyonunun bu süre içerisinde organize ettiği bizim kategorilerimizin bütün yarışmalarına katıldık. Yarışmaların hepsi Türkiye Şampiyonası adını taşıyordu. Şu ana kadar 19 farklı çocuk toplam 67 Türkiye madalyası 18 Türkiye Rekoru elde etmiş oldu. 15 yaşla beraber Milli Takım havuzuna düşmeye başladılar. Bu sene bir kızım Milli Takım Seçme yarışmalarına katılmaya hak kazandı. Önümüzdeki dönemde birçoğunun Türkiye Milli Takılarında yer alacağına inanıyorum. Başarının sırrını tanımlamak çok kolay değil. Ama çok çalışıyoruz, planlı ve programlı çalışıyoruz. Yenilikleri takip etmeye ve kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Sormaktan çekinmiyoruz. Bilmediklerimizi öğrenmeye ve uygulamaya çalışıyoruz. Takım içerisinde büyük bir sevgi ve saygı bağı var. Sanırım en temel bu bağlılık ve sevgi. Çocukların hepsi bana çok bağlı. Biz onlarla abi kardeş gibiyiz zaten bana hocam ya da koçum değil sadece Abi şeklinde hitap ederler. Her şeyi konuşur tartışırız. Okçuluğun bireysel bir spor olduğunu değil takım sporu olduğunu düşünüyoruz ve yarışmalara bu takım ruhunu yansıtmaya çalışıyoruz. Yaptığımız işi keyif alarak yapıyoruz. Bir arada olduğumuz için mutluyuz. Sanırım başarımızın sırrı bunlar.

 

 

Okçuluk sporuna bölge halkının bakışı nasıl? Velileri ikna etmekte zorlanıyor musunuz?

 

İlk başlarda yaptığımız ve yapacağımız işi bölge halkına ve ailelere anlatmak çok kolay değildi. O zaman köyümüz belediyelikti ve ilk cesareti Belediye Başkanı Salih Haney’den almıştım. İlk onu ikna etmiştim. Yap bakalım demişti. İlk başlayan okçumun başarısı hareket alanımızı geliştirdi. Sanırım dönüm noktası 2014 yılı kışında Muğla Valimiz Mustafa Hakan Güvençer’in köyümüze gelerek yaptığı ziyaret oldu. Halk önemsendiği hissetti. Bu yapılan faaliyetin büyüklerin dikkatini çekmesi bakış açılarını da değiştirdi. Yerel basında ve ulusal basında yer buldukça, Muğla Valilerimizin ziyaretleri devam ettikçe halkın kabullenişi ve desteğini görmeye başladım. Son dönemlerde birçok veli çocuğunu getirerek takımda yer bulup bulamayacağını soruyor. Artık açıkçası velileri ikna etmeye çalışmak zorunda kalmıyorum.

 

Kulüp olarak arzu ettiğiniz ilgiyi ve desteği görüyor musunuz?

 

İlk okçum Emircan’ı ikinci olduğu ilk yarışmasına Ferdi lisans ile götürmüştüm. O yarışma Muğla’da olmuştu. Muğlaspor Kulübünün o dönemki başkanı Eminer İçten izlemişti bizi. Onun isteği ile Muğlaspor Kulübünde branş açmıştık. Takıma eklenen yeni sporcularla da aynı şekilde devam ettik. Eminer bey takımı ve çocukları çok seviyordu. Yürekten destekliyordu. Ancak kulübün o dönemki mali şartları sebebiyle büyük bir ekonomik destek alamadım. Ancak yarışmalara düzenli olarak katıldık. Kulübümüz yarışma giderlerimizi karşılıyordu. Temel malzeme ihtiyacını Yatağan Belediye Başkanı Haşmet Işık beyin destekleriyle karşıladık. Bu yaz itibariyle de kendisinin başkanlığını yaptığı Yatağanspor Kulübüne transfer olduk. Amatör branşların futbol branşında da faal olan kulüpler bünyesinde barınması çok kolay olmuyor. Genelde ilgi futbol üzerinde olduğu için imkanlarda o doğrultuda kullanılıyor. Sanırım bu tüm amatör branşların genel problemi. Aile Hekimliği mesleğimin verdiği bazı avantajlar ara ara oluyor sağlık sektöründe faaliyet gösteren bazı kuruluş ve derneklerin destekleri oldu ama çok büyük kalemler değil. Yatağan bölgesinde faaliyet gösteren bazı madencilik işletmelerinden de ara ara destek gördük. Ancak okçuluk pahalı bir spor. Başarının da elbet bir maliyeti var. Daha büyük desteklere ihtiyacımız var.

 

 

Okçuluk sporunu bölgemizde yaygın bir hale getirmek için ne gibi çalışmalar yapılabilir?

 

Muğla’da Tahir Karataş hocamın başarılı çalışmaları var. Şimdi Ortaca ve Datça’da da yardımcı antrenörler ile branş açtılar. Yatağan ve Milas’da da benim sporcularım var. Muğla okçuluk olarak Türkiye’de iyi durumda. Özellikle makaralı yaylarda Türkiye’de marka halindeki bölgelerden birisiyiz. Tahir hocamın sporcularından Yeşim’in dünya çapında başarıları var ve ileride de daha iyisini yapacaktır. Hem biz hem bahsettiğim diğer arkadaşlar yeterli desteği görürsek sporcu sayısını arttırabiliriz. Belki daha ileride sadece okçuluk üzerine faaliyet gösteren kulüpleşme yoluna da gidilebilir.

 

 

Okçuluk herkesin yapabileceği bir spor mu? İyi bir okçu olabilmek için ne tür bir eğitim sürecinden geçmek ve nasıl bir program izlemek gerekir?

 

9-10 Yaşından itibaren her insan okçuluk yapabilir, bu yaştan sonra okçu(luk) ne yaş ne de fiziksel, hiç bir engel tanımaz. Fiziksel olduğu kadar zihinsel bir spordur. Okçu zihinsel ve fiziksel olarak dengeli bir duruş sahibidir. Engelsizdir: Görme engelli, ayakta duramayan, hatta kolları olmayan kişiler bile okçuluk yapabilir. Okçuluk hiç bir fiziksel engel tanımaz. Rakipsizdir: Okçuluk yapan sporcunun tek rakibi kendisidir. Okçu, sadece önceki atışından daha iyisini yapmak üzerine odaklanır. Okçuluk öğrenmek için iyi bir antrenörle beraber antrenör tarafından belirlenmiş ve ayarları yapılmış ekipman kullanarak haftada en az üç gün olmak üzere düzenli antrenmanlar yapılır. Bu antrenmanlara kuvvet antrenmanları, denge ve koordinasyon çalışmaları ve iyi bir beslenme programı da dahildir.

 

 

Olimpiyatlarda Mete Gazoz’un başarısı bir anda Türkiye’de okçuluk sporuna duyulan ilgiyi arttırdı. Peki siz bu durumun okçuluğa karşı ciddi bir yönelim yaratacağını düşünüyor musunuz? Okçulukta olimpik düzeyde ciddi başarıların yakın zamanlarda geleceğine inanıyor musunuz?

 

Okçuluk Türkiye’de her geçen gün daha fazla yayılıyor. Daha farklı bölgelere kaliteli antrenörlerimizin ulaşması ile sporcu sayısı her geçen gün artıyor. Türkiye’de çok başarılı hocalarımız var ve çok güzel çalışmalar yapıyorlar. Yavaş yavaş kulüplerimiz özel kuruluşlardan da destek bulabilir hale gelmeye başladı. Okçuluk ülkemizde Ata sporu olarak zaten hep merakla bakılan ve ilgi gören bir spor. Daha önceleri 100-200 sporcu arasında yapılan yarışmalarda şimdi 800-900 sporcu yer alıyor. En başarılı hocalarımızdan birisi olan Metin Gazoz’un oğlu Mete Gazoz’un başarısı hepimizi çok mutlu etti. Elbette hem Mete ile hem yetişmekte olan yeni sporcularımızla Türkiye Okçuluğu çok daha iyi yerlere gelecektir. Zaten son yıllarda Türkiye Milli takımları çok başarılı sonuçlara imza atıyorlardı. Devamının da geleceğine inanıyorum.

 

Röportaj: Berkay Göcekli
 



HABERE YORUM YAZIN

DİĞER OKÇULUK HABERLERİ
Çok Okunan Haberler