09-09-2016 Hasan Güneş

"Sana, satranca servet döktüm.Ya sen ne yaptın? KAYBETTİN! BİZLERİ DÜŞÜNMEDEN, ANTRENÖRÜNÜ DÜŞÜNMEDEN, SENİN İÇİN HARCADIĞIM PARALARI DÜŞÜNMEDEN,.......DÜŞÜNMEDEN,.........DÜŞÜNMEDEN........DÜŞÜNMEDEN KAYBETTİN!" Çocuk ağlıyor.... Başını eğmiş bir kurban gibi,cellatlarının affını bekliyor.... "ESKİ GÜNLERDEKİ GİBİ SEVİN BENİ,SARILIN,SIMSICAK KUCAKLAYIN BENİ,ÇOK ÜZGÜNÜM KAYBETTİM...NE OLUR ANNE,NE OLUR BABA,NE OLUR HOCAM,NE OLUR.......,NE OLUR.......,NE OLUR........,NE OLUR..........BENİ OLDUĞUM GİBİ, ESKİ GÜNLERDEKİ GİBİ,AYNI ŞEKİLDE SEVER MİSİNİZ?" Çocuk, ağlıyor, içinde konuşuyor, içinde üzüntüsünü yaşıyor....Bir elin, başını okşamasını,gözlerinden dökülen yaşları silmesini, "Kaybetmek de kazanmak kadar doğal bir sonuç çocuğum...Sen üzülme...Bir daha ki sefere, kaybederek tecrübe ettiğin bu sonucu kendi lehine çevirebilirsin....Sen, satranç oynarken mutlu oldun mu?Kazanmak da kaybetmek de teferruat...Kazancına da,kaybedişine de sevincimiz aynı olduğunu bilmelisin...Kazandığın zaman puan kazanırsın,kaybettiğin zaman tecrübe kazanırsın...Kaybeden yok.Herkes kazanıyor çocuğum...Seni her zaman aynı seviyoruz."Diyemiyor baba,diyemiyor anne,diyemiyor antrenör,diyemiyor.........,diyemiyor.........,diyemiyor............,diyemiyor........

 

 Çocuk,turnuva salonundan çıkmış,yüzünde mutlu bir ifade,oyunun hazzı yüreğinden yüzüne yansımış,yavaş yavaş çıkış kapısına doğru gidiyor.Tam karşısında duran; kalabalık güruh,uğultulu kalabalık,vahşi kalabalıktan bir el,bir el daha,bir el daha,eller daha...."Gel buraya!Buradayız!Aslanım benim!Aslan parçası!Kasparov'um benim!İşte benim oğlum! İşte benim kızım!Şampiyonum benim!Kahramanım benim!" Bu eller ve  bu ellere hükmeden kafalar,yüzlerindeki ifade fazla vahşi sevinç,ucube gülümsemeler,maskelerinden fırlayıveren sahte ifade....Ya bu ifadelere bakan; kızgın,karanlık bakışlı adamlar,ya şuradaki hanımefendilere ne demeli....Yüzlerindeki ifade,bakış; yılanı dahi öldürecek kadar eritici,delici,biçici,kemirici,parçalayıcı....  "Kalabalığa,kalabalık arasında bana uzanan ellere gitmek istemiyorum.Burada biraz daha dolansam.Belki o zamana kadar kalabalık dağılır..." Görevliler hemen yetişiyorlar..."Ailen şurada ellerini kaldıranlar...Bekleme...Haydi bakalım." "Görevli ağabey,görevli abla,beni onlara gönderme ne olursun?"Sesini ancak kendine duyurabildi...Ellerden kocaman elleri olan iri kıyım bir adam,emniyet şeridinin altından; kendinden beklenilmeyen bir hareketle sıyrıldı.İleri doğru aslanlara has hamle yaparak,çocuğunu tutup havaya fırlattı.Tuttu,yine fırlattı bir omlet kıvamına gelen çocuğunu kucağına aldı.Ve iri kıyım adam bağırdı kalabalığa,güvenlik görevlileri ve hatta turnuva salonunda karşılaşma yapmakta olan satranç sporcuları ve de hakemlere belki de....."Aslanım benim!Babasının bir tanesi!Senden büyük yok!En büyük sensin!Sana yaptığımız masrafları boşa çıkarmadın!Helal olsun o paralar...Şampiyonum benim!" Anne de fırlıyor,antrenör de fırlıyor,......fırlıyor,.......fırlıyor.......fırlıyor.Kalabalık dalgalanıyor,emniyet şeridi kayalıklarına...Kumsalın rahatlığı yok... Hırçın,homurtulu,delici,kırıcı...Ancak,yine de kırılmıyor emniyet şeridindeki kayalıklar... Anne,iri kıyım adama sarılmış,antrenör sporcu çocuğa sarılmış,.......sarılmış,.......sarılmış,.......sarılmış. "Bu sarılma sıcak değil,samimi değil, çok ilkel,çok soğuk,korkuyorum,boğuluyorum...."Sesini ancak kendisi duyabildi... "BENİ ESKİDEN OLDUĞU GİBİ,BEN OLDUĞUM ZAMANLARDAKİ GİBİ SEVER MİSİNİZ?" Sesini yine duyuramadı... "Böyle dersem de onları üzmüş olurum.Kendimi düşünmemem lazım....Ben neyim ki!BEN BABAMIN,ANNEMİN,ANTRENÖRÜMÜN,.......,.......,.......,.......,EGOLARINI YERİNE GETİREN KÖLEYİM.Onları üzersem cezalandırılırım,sevgisizliğe terk edilirim,yalnızlığa itilirim...İYİ BİR EVLAT OLAMAM...HER DENİLENİ YAPAN EVLAT OLMALIYIM...ONLARI ÜZMEYE HAKKIM YOK!HEP YENMELİYİM..." Kazanan sporcunun etrafında halkalar büyüyor,büyüyor.... Çocuk kazanmanın iyi bir olduğunu,kaybetmenin çok kötü bir durum olduğunu anlıyor.Ve avazı çıktığı kadar,günlerce yaşadığı stresin,korkunun,kaygının da etkisiyle bağırıyor: "En büyük benim...Ben yenilmezim....Ben yenilmez savaşçıyım...O kupası alacağım...Karşıma kim gelirse gelsin yeneceğim....Acı yok,acıma yok....Hırs!Hırs! Benimle ol sevgili hırs!Benimle ol savaş tanrısı Ares....Zeus olmalıyım...Ölümsüz olacağım...." Etrafını saran kalabalık,çocuğun söyledikleriyle mest olarak uzaklaşıyorlar....

 

 Türkiye Küçükler Satranç Şampiyonası 24-30 Ocak tarihlerinde Manavgat Starlight otelde,12 kategoride,1569 sporcunun katılımıyla yapıldı. Milli takım havuzu seçmelerinin yapıldığı satranç turnuvası çok çekişmeli,savaşçı,psikolojik yaralara neden olabilecek durumlara sahne oldu.Milli takım havuzuna seçilen 136 sporcumuzu kutluyorum.Alt yapı çalışmalarından sonra,ülkemizi en iyi şekilde temsil etmelerini;yurt dışında başarılara imza atmalarını yürekten diliyorum...5 yıldır şampiyonaya sporcu getiriyorum.İlk yıllarda daha saf,naif ve tatlı olan rekabetin;her geçen yıl korkunç boyutlara dönüştüğünü görmeye başladım.Artık,durum o kadar vahim boyutlara vardı ki,bu yazıyı yazma gereği duydum.Büyüklerimin affına sığınarak;acilen büyüyen ve kangrenleşen bu soruna, çözüm bulunmalı diyorum.

 

 Ülkemizde satranç, devasa bir sektör olduğunu görüyorum. Kaliteli antrenörlerimiz,dünya çapında hakemlerimiz,dünya çapında sesini duyurabilen yetenekli sporcularımız var...Satranç,federasyonumuzun doğru çalışmaları sonucunda ülkemiz de en popüler spor haline gelmiştir.Başarılı olmanın yolunun da,kaliteli antrenörler ve eğitmenler sayesinde olacağını bildiklerinden,servet denilebilecek ciddi paralar ödenmeye başlandı.Maddi gücü olan ve büyük şehirlerdeki sporcu velileri bu şekilde yöntem buldular.Kalan diğer illerimizde, ilçelerimizde, köylerimizde durum nasıl oluyor? Satrancın "S"sini dahi bilmeyen, taşların nasıl gittiğini çat pat bilen,sporculara " aranızda oynayın" deyip,okul veya halk eğitimin salonunda saatin geçmesini bekleyen, "ek ders antrenörlerimizin/bankamatik antrenörlerimizin" elinde yetişen yurdum satranç sporcuları,Türkiye Küçükler Satranç Şampiyonası'nda ne yapsın? Bu tip antrenör kardeşlerimizin ülkemizdeki oranı %75 civarındadır. Türkiye Küçükler Şampiyonası'na bu tip antrenörlerimizin yetiştirdiği sporcu oranı %50,sporcu sayısı 1569 sporcudan 785 kişiye denk gelmektedir.

 

 Halk eğitim ve okullarımızdaki satranç antrenörlerinin çalışmalarıyla yetinmeyen veliler,bulunduğu şehirdeki özel ders veren antrenörlere yönelmektedirler...Çocuğu yetenekli,bir umut,bir umar,bir çıkış yapmak için (kaliteleri,yetenekleri,yeterlilikleri sorgulanması gereken) çocuğuna özel satranç ders aldırmaya başlıyorlar.Maddi durumu elveren sporcu velileri bu şansı veya şanssızlığı yakalıyorlar!Tarifelerine göre,insaflarına göre saati 25 TL'dan, 100 TL'sına kadar çıkabiliyor...Bu tip antrenör kardeşlerimizin gözlerini para bürüdüğü için ve daha fazla kazanma hırslarına kapıldıkları için;grup çalışmaları ile daha fazla kazanç sağlamaktadırlar.Örneğin; saati 100 TL olan bir antrenör kardeşimiz,10 kişilik grupla (10x100=1000 TL),haftanın 5 günü(5x1000=5000 TL),diğer 2 gün özel derslerden,özel kolejlerden aldıklarıyla birlikte bu rakam aylık 10000 TL'yi bulmaktadır.Bu antrenör kardeşimiz; kaliteli,yetkin,yetenekli ise aldığı para,harcadığı emeğin karşılığı olarak doğal karşılanabilir.Tersini düşünelim.... Bu antrenör kardeşimiz;kalitesiz,yetersiz,yeteneksiz ise aldığı parayı hak etmiyor demektir.Şans işi yani...Şansın varsa,yaptığın harcamaya karşılık çocuğun başarılı olur.Şansın yoksa,yaptığın harcamaya karşılık çocuğunuz başarısız olur...Dersiniz ki: "Başarısız olan antrenörle çalışmazsın,olur biter.O zaman da antrenörsüz kalıverirsiniz.Mecburen kaz gibi yolunmaya mahkumsun!Bu tip antrenörlerimizin ülkemizdeki oranı %40'dır.Türkiye Küçükler Şampiyonasına gelen sporcularımızın sayısı 1569 sporcudan, 548 civarındadır.EN BÜYÜK SOSYOLOJİK VE PSİKOLOJİK YARALARIN ALINDIĞI GRUP BU GRUPTUR.Hatta Psikiyatr vakaların( hem sporcu hem de veli için)ilerleyen yıllarda yaşanacağı kesim bu kesimdir. Yazımın ilk paragrafındaki sporcu velisinin dediğini hatırlayalım: "Sana, satranca servet döktüm. Ya sen ne yaptın?KAYBETTİN! BİZLERİ DÜŞÜNMEDEN,ANTRENÖRÜNÜ DÜŞÜNMEDEN,SENİN İÇİN HARCADIĞIM PARALARI DÜŞÜNMEDEN,....... DÜŞÜNMEDEN,.........DÜŞÜNMEDEN........DÜŞÜNMEDEN KAYBETTİN!" Buradaki kayıp; hem maddi, hem de manevi kayıptır. Çocuklarımıza travma yaşatılan, sporcu veli profili bu kesimde yatmaktadır.Sporcu ne yapsın,çocuk ne yapsın....Antrenörü,kötü eğitim vermişse,bunu sorumlusu çocuk olmamalı...SERVET DENEBİLECEK BÜYÜK PARALAR KAZANAN,ANCAK PEDEGOJİK KAZANIM KAZANDIRMAYAN,AÇ GÖZLÜ ANTRENÖR KARDEŞİM SORUNUN EN BÜYÜK PARÇASI SENSİN!!!Kazanılması çok güç,  büyük umutları vaat eden sen olduğun için önce sen sorumlusun...Sevgili veli kardeşim,sen bu arada masum değilsin,her şeyi antrenöre yıkma!Eğer eğitimden olumlu sonuçlar alamıyorsan neden ısrar ettin? Daha iyi antrenör araştır, bul... Satrançla ilgili her türlü materyalimiz varken;işine öyle geliyor değil mi? Çocuğunu bıraktığın o saatlerde,"Oh be kurtuldum! Nefes alayım biraz..." dediğini duyar gibiyim.Senin için eğlence,dinlence saatleri;çocuğun için ızdırap saatleri olduğunu bilmiyordun değil mi? Ya da biliyordun da işine öyle geliyordu.Sorunun diğer parçası sensin veli kardeşim...Bu sorunlar dilimi uzar gider....Halk eğitimden veya okullarda satranç egzersizi veren satranç antrenörüne tabi ki de  kızıyorum.Ancak,umut taciri antrenörlere daha fazla kızıyorum.Çünkü;halk eğitim veya okullarda çalışan antrenörler "Ben buyum arkadaş!Bilgim de tekniğim de budur!" diyebiliyor.(Bu söylemin sorunlardan kaçış olduğunu belirterek.) Öbür antrenör kardeşim, umut bahşettiği için affedilmez olduğunu(üzülerek) söylemek durumundayım.

 

 Büyük şehirlerimizde; maddi durumları iyi olan sporcu velilerimiz ve dolayısıyla sporcularımız en şanslı olanlarımızdır. Kaliteli antrenörlerimizden, günde ortalama2 ile 5 saat arasında satranç çalışma imkanına sahip bu güzide sporcularımız, Türkiye Küçükler Şampiyonası'nda kürsüye çıktılar, madalya kazandılar; milli takım havuzuna girerek,geleceğimizin milli takım sporcularımız olacaklardır.Bu söylemlerim yanlış anlaşılmasın...Bu sporcu kardeşlerimizi ve velilerini hedef göstermek istemiyorum.Eğitim emek ister,emek para ister...Ülkemizde bu oran %10'dur.1569 sporcumuzdan 137 kişi bu kesimde yer alır.Başarıları %100 olup,milli takım havuzuna girme oranları %80'dir.Kalan %20'lik dilimin %75'i iyi antrenör ve ilgili veliler sayesinde,%25 dilimde ise "Anadolu'nun bağrından kopup gelen,doğuştan yetenekli" sporculardan oluşur.Bu tip sporcular;ezilmişlik psikolojisi içinde bulunan sporcu velileri ve sporcuların sesi olmuştur. "İşte satrancın güzelliği... Favori sporcu diye bir şey yoktur. İşte gördünüz mü nasıl yendi?"Züğürt avuntusu ile teselli bulur yurdum insanı... Gururu okşanmıştır, ezilmişliğini unutur, yetersiz eğitimi unutur,yanlış eğitimi unutur,satranç için boşa savurduğu parayı unutur...Sürpriz sonuca sevinir,onurlanır,gururlanır...Her şey anlıksaldır...Tören yapılır,kupa ve madalyalar verilir...Gerçekle yüz yüze gelen veli çocuğuna döner:"SENDEN SPORCU OLMAZ!" "KENDİNİ DÜŞÜNMÜYORSAN BİZİ DÜŞÜN..."  "SANA SERVET HARCIYORUZ."diye diye evinin yolunu tutarlar... Bir daha ki satranç şampiyonasına kadar, yine bilindik çalışmalar yapılacak... Yine bildiğimiz tablo... Kısırdöngü devam eder... VEYA BU KISIRDÖNGÜ DEVAM ETMEZ! Bu sorunu çözmek isteyenler olabilir... Kör talih tersine döner... Nice yitip giden yetenekli sporcularımız, maddi durumu elvermeyen sporcularımız, parası olup da; parasıyla rezil olan sporcu velilerimiz rahat ve huzura erer...

               

 Bekleyen kalabalığın arasındaydım. Batman'dan gelen bir sporcu velisi kendi kendine söyleniyordu:"Çocuğum, okulda 3 saat satranç kursunda eğitimi alarak geldi. Son tura gelmişiz 3 puanı var. Yenildiği zaman hiç kızmıyorum. Sımsıkı kucaklayıp bağrıma basıyorum. Üzüntümü, yokluğu, yetersizliği içime atıyorum. Çocuğuma asla belli etmiyorum üzüldüğümü... Onun suçu günahı ne!"Vahşi kalabalık duymuyor bile adamın söylediklerini... Gözlerim yaşarıyor... Ağlamak istiyorum, kendimi zor tutuyorum... Ellerini sıkıyorum sımsıkı: "Kardeşim... Sen Batman'da bu sorunları yaşarken, biz de Muğla'da aynı sorunu yaşıyoruz. Söylediğin sorunun başka türlüsünü de yaşıyoruz. Sorunumuz ortak... Çocuğunu yürekten kutluyorum. Bu atmosferi soluması bile çok güzel bir duygu..."Koşarak lavaboya gidiyorum.Yüzümü bol suyla yıkıyorum,gözyaşlarım güzel yıkansın diye..

 

 Satrancın güzelliği içimizi ısıtması dileğimle.... Düşmanca bakışların olmadığı,çocukların psikolojilerini yaralamadığımız,tatlı rekabetin olduğu,sevgi ve saygının olduğu bir şampiyona dileklerimle...Sorun hepimizin sorunu...Çözüme ortak olmayan; gelecekte ceplerinde sakinleştirici ile dolaşan nesiller,yetişkinlerin oluşmasına ortak olur....Sevgi ve saygılarımla....

                                                                                                                     

 

                




Hasan Güneş Diğer Yazıları
Çok Okunan Haberler