04-06-2017 Hüseyin Kılavuz

   Fenerbahçe sezon başında mali kriterlere takılıp, UEFA’nın kıskacına girdi. Bu sebeple de sattığı oyunculardan elde ettiği bonservis ücreti kadar bonservis harcaması yapabilecekti.

 

   İşte bu tam da bir yol ayrımıydı.

 

   Aziz Bey ve yönetimi ya imkânları zorlayarak bir yıllık başarılı olma ihtimalini de içinde barındıran bir kadro oluşturacaktı; ya da bu mali kısıtlamaları fırsat bilip düşük maliyetli, genç oyunculara yönelerek geleceğe yüzünü çevirecekti.

 

   Zamanında aynı yollardan geçen Beşiktaş’ın geldiği nokta ortada ve ikinci seçeneğin en iyi örneği…

 

   Ama ne yazık ki geleceğe bakmak, anlık başarılara endeksli Aziz Başkan’a göre değildi.

 

   Bu açıdan başarı ihtimali olan, ama eldeki maddi imkanları zorlayarak; geleceği riske eden bir kadro planlaması içine girildi.

 

   Bu başarılı olabilirdi. Ama bu düşük destansı ihtimal tabii ki gerçek olmadı ve Fenerbahçe, taraftarını hüsrana gark eden bir sezona imza attı.

 

   Neden mi?

 

   En başa dönersek Pereira değişik yollar izlenerek ve çok da geç olarak yollandı.

 

   Yerine bulunulan şartlar içinde başarıya aç, futbola aç bir hocanın getirilmesi beklenendi. Fakat yönetim burada da hataya düşüp kurt tabir edilebilecek, ama emeklilik yaşı gelmiş biraz yaşlı bir kurt olan Advocaat’ı tercih etti.

 

   Hocayla bir yıllık mukavele yapılmış olması da günlük planlama yapıldığının resmiyete dökülmüş hali gibiydi.

 

   Advocaat geldiğinde elinde bulunan kadroyla çalışmak mecburiyetindeydi. Çünkü ne transfer için zaman vardı, ne de bütçe…

 

   Bu açıdan eldeki malzemeyi değerlendirmek zorunda olan hoca, bunda başarılı oldu mu?

 

   Bu biraz uzun hikâye… Ama sonuç odaklı konuşmamız gerekirse; başarılı anları olmuş olsa da genel anlamda kadro istikrarı sağlayamadı. Oyuncu grubunu küstürdü. Beklenen isimlerden verim alamadı. Bunu yapmak için muhtemelen çok istekli de değildi.

 

    Her fırsatta yönetimi ve oyuncularını suçladı. Sezonu tamamlayıp emekli olma planı yaptığı çok açıktı.

 

   İkincilik, üçüncülük başarıdır; Avrupa Ligi’nde gelebileceğimiz yere kadar geldik; Avrupa’da başarılıydık… gibi uzayıp giden avunmalarla, nerede olduğunun farkına varamadığını gösterdi. Fenerbahçe adına bu söylemler yakışmadı, zarar verdi.

 

   Sonuç olarak zamanında:‘’Feda!’’ dedi diye eleştirilen ve alay konusu bile edilen Beşiktaş, feda ettiği günlerin ekmeğini yerken; Fenerbahçe günü kurtarma pahası ve hırsıyla ‘’Geleceği Feda’’ etti.

  

Bu da yönetim kararlarının kulüpleri ne durumlara getirebileceğinin iyi ve kötü anlamda en iyi iki örneği olarak karşımızda duruyor.

 

 Kimler bakar ve görür, kimlerin kulakları duyar da ders alır bilinmez…

 

   Vesselam…

 

Hüseyin KILAVUZ

 

  

   




Hüseyin Kılavuz Diğer Yazıları
Çok Okunan Haberler