02-05-2020 FUTBOL

Salih Uçan; ''O dönemde çok üzülmüştüm''

Muğla’yı genç yaşına rağmen yıllardır üst düzeyde temsil eden; yüz akımız Salih Uçan ile gazeteci Caner Bakır çok samimi bir sohbet gerçekleştirdi. Bugünü, geçmişi ve geleceği konuştu. Evde kaldığımız bugünlerde bu sohbete sizleri de dâhil etmek için Hüseyin Kılavuz'un aktarımıyla bu samimi röportajı sizlere sunuyoruz.

Salih Uçan; ''O dönemde çok üzülmüştüm''

Muğla’yı genç yaşına rağmen yıllardır üst düzeyde temsil eden; yüz akımız Salih Uçan ile gazeteci Caner Bakır çok samimi bir sohbet gerçekleştirdi. Bugünü, geçmişi ve geleceği konuştu. Evde kaldığımız bugünlerde bu sohbete sizleri de dâhil etmek için Hüseyin Kılavuz'un aktarımıyla bu samimi röportajı sizlere sunuyoruz.

 

HÜSEYİN KILAVUZ

 

İşte Salih Uçan söyleşisi;

 
Tabi ki ülke olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Vatandaşlar olarak evde kalmaya çalışıyoruz. Bizde bu röportajı online olarak gerçekleştiriyoruz. Sizde futbolcular olarak çalışmalarınızı evden sürdürüyorsunuz. Ligler malum ertelendi. Öncelikle şunu sormak istiyorum, Bu süreçte neler yapıyorsun, nasıl çalıyorsun, günlerin nasıl geçiyor?
 
Bende herkes gibi klasik olarak evdeyim. Kurallara uymaya çalışıyorum. Herkesin de uymasını buradan rica ediyorum. Zor bir süreçten geçiyoruz. Ben ne yapıyorum: evde dizi izliyorum, film izliyorum. İki tane arkadaşım var yanımda. Sağ olsunlar beni burada yalnız bırakmadılar. Çünkü tek başına daha da zor olabilirdi. Ailem Marmaris’te. Annem babamın yaşı biraz yüksek olduğu için onların yanına gitmedim. Bildiğiniz gibi taşıyıcı olma riskimiz var. Bu yüzden Alanya’da kaldım. 
   
Kulübümüz Alanyaspor çalışmak için ekipmanlar yolladılar. Bisiklet olsun, lastik olsun, ağırlık olsun… Evde onlarla çalışıyorum. Bu süreci bu şekilde geçirmeye çalışıyorum. 
 
Aslında onu da soracaktım. Siz futbolcular için en iyi antrenman şekli sahada olmak. Erol Bulut bu konuda futbolcuların evde çalışması ile sahada olması arasında fark var; bizim şu an yapmaya çalıştığımız oyuncuları lig başlayana kadar sıcak tutmak şeklinde konuşmuştu. Bu noktada evde çalışmanın ne gibi etkileri olacağını düşünüyorsun?
 
Tabi ki şu anda bir maça çıksak 90 dakikayı bitirebileceğimi ben düşünmüyorum. 2-3 hafta bir süre oldu. Bu futbol için gerçekten çok uzun bir süre. Eğer bu süreçte hiçbir çalışma yapmazsan; bütün sene yaptığın kuvvet, güç, kondisyon hepsi gider. Bu süreçte tempo kaybı ilah ki olacaktır. Ama biz evde çalışarak kas kaybetmemeye çalışıyoruz. Evde karın kası çalışıyoruz, mekik çekiyoruz, şınav çekiyoruz… 
 
Sahada olmadığımız sürece çok hazır olmak zordur. İlah ki kas kaybı yaşanacaktır. Kilo almalar olabilir veya kilo kaybı olacaktır, yağlanma olacaktır. Bunu da dengeli beslenerek önlemeliyiz. Çünkü bu bende de herkeste olduğu gibi evde televizyon karşısında koltukta, 4 duvar arasında dizi izliyorsun. O arada canın sıkılıyor ve bir şeyler yeme ihtiyacı duyuyorsun. Bunu da ben can sıkıntısına bağlıyorum. O yüzden bu durumun en çabuk şekilde geçmesini istiyorum. Daha fazla kas kaybetmeden, tempo kaybetmeden sahaya dönelim diye diliyorum.
 
İnşallah bizde aynı şeyleri temenni ediyoruz. Bu doğrultuda TFF’nin bir açıklaması oldu. En erken haziran ayında liglerin başlayacağına dair, bu noktada hazirana da epey bir süre var. Ara bayağı uzayacak gibi görünüyor.  Sanki yeni bir sezona başlıyormuş gibi olacak sizin için. Bu durumda sence lig başlamadan önce bir kamp süreci gerekecek mi? Bir kamp sürecinden sonra mı ligler başlayacak bunu sana soralım?
 
Zaten ligler mayıs ayında bitiyordu. Haziran ayını izinli geçiriyoruz. Hatta bazı kulüplerde Haziran 20 den sonra kamplar başlıyor. Yani genelde temmuzda kamplar başlardı. 1 ay izin olurdu dinlenmek için. Şu anda TFF açıklamasına göre 60 günlük bir ara var.
 
Alanyaspor olarak bizde şöyle bir karar alındı; 10 gün bir izin var. Sonrasında tekrar çalışmalara başlayacağız. Bu 10 gün de ciddi bir süre. Bu 10 gün içinde de biz tabii ki kendi idmanlarımızı yapacağız. Ama 2 aylık süreç için benim fikrim kesinlikle bir kamp dönemi gerekiyor. Daha önce arkadaşlarımla olsun, röportajlarda olsun en az 1 ay bir sürenin gerektiğini söylemiştim. Çünkü dediğim gibi bu işin bir kuvvet kısmı var, tempo var, fiziksel çalışmalar var, hazırlık kampı var. Şöyle de bir durum var;  kamp içinde de sürekli antrenman yapamıyorsunuz. Aralarda izin yapmanız gerekiyor. Çünkü tekrar bir yorgunluk olacak. Hazırlık maçları olacak. Bu yüzden en az 1 aylık bir kamp dönemi gerektiğini düşünüyorum ben.
 
 
Peki siz kulüp olarak saha çalışmalarına ne zaman başlayacağınız yönünde bir görüşme yaptınız mı, böyle bir karar alındı mı?
 
Biz TFF’nin açıklamasını bekledik. Çünkü bize zaten program geliyordu ve biz program dahilinde çalışmalarımızı sürdürüyorduk. TFF haziran açıklamasını yaptı. Bizim 10 günlük bir aramız oldu. Sonra kulübümüzün yolladığı programda şöyle yazıyordu; yağ testi olacak. O yüzden yeme-içmenize dikkat edin ve sürece göre tekrar bir karar alınacak. Şu anda programımız bu bizim. 
 
Bu can sıkıcı gelişmelerden biraz futbola dönmek istiyorum. Şöyle bir sorum olacak sana sen şu an 26 yaşındasın. Biz seni çok genç yaşta tanıdık.O yaşlardan bu zamana kadar geçen süreçte sen kendini hala genç Salih olarak mı görüyorsun, yoksa geliştiğini bir olgunluk sürecine girdiğini mi düşünüyorsun?  Sen kendini nasıl tanımlarsın?
 
Yani 26 yaş tam ara bir yaş. Bende zaten genç gösteriyorum. Ama tabi ki oynadığım kulüplere bakarsak bende bir olgunluğa ulaştım. Bunu da oynadığım kulüpte genç arkadaşlarımız sürekli ‘ağabey’ diye hitap edince daha iyi anladım. Salih artık olgun bir Salih. Çünkü gerçekten çok genç yaşta başladım. 2010 yılında 10 sene önce Bucaspor’da ilk profesyonel maçıma çıkmıştım. Fenerbahçe’ye gittim. Oradan Roma’ya gittim, oradan tekrar Fenerbahçe. Sonra Sion, Empoli ve artık Alanya’dayım. Birçok hocayla çalıştım. Birçok takım arkadaşım oldu, önemli isimler. Bu yüzden artık olgun Salih var ve bu sene performansıma da bunun yansıdığını düşünüyorum. 
 
Peki, oynadığın kulüpleri saydın. Bu kulüplerin sayısının fazla olması 26 yaşında bir oyuncu için bir avantaj mı dezavantaj mı? Sen nasıl değerlendiriyorsun?
 
Yani avantajı da var dezavantajı da var. Her sezon dolu dolu 30 maç oynasaydım, bu tabii ki avantajdı. Fenerbahçe’ de ilk senemde 27 maç oynadım. Sonraki sene 17 maç ve sonra maç sayım düştü. Roma’ya gittim. Orda maç sayım iyice düştü. Tekrar Fenerbahçe’ye döndüm ve 25 maç oynadım. Sonra tekrar gittim. Kısacası maç sayım yüksek olsaydı avantaj diyebilirdim ama maç sayım düşük olduğu için bu kadar kulüp gezmek dezavantaj olabilir. 
 
İnsan bu süreçte evde kaldıkça aklı geçmişe gidiyor. Senin çok hızlı giriş yaptığın bir Fenerbahçe kariyerin var. Çok genç yaşta, çok iyi bir giriş yapmıştın. Ondan sonra forma giymediğin süreçler de oldu ve 2 yıllık bir İtalya macerası. Fenerbahçe’den İtalya’ya uzanan bu süreci sen nasıl özetlersin?
 
Çok genç yaşta Fenerbahçe’ye geldim. Gelecek vaat eden oyuncu olarak gelmiştim. Hatta sezonun ilk yarısı 2 maç oynadım, ikinci yarısı 25 maç oynadım yani çok maçta forma bekledim. Sonrasında Aykut Kocaman bana güvendi ve formayı verdi. Bende oynayarak formayı hak ettim. Sonraki sene maç sayım azaldı. 2012-2013 senesinde UEFA Kupası’nda bir Lazio maçımız vardı. Roma sportif direktörü o maçı izliyor. Beni öyle görüyor. O sene bir transfer olmadı. İkinci senemde az forma şansı bulunca onlar bunu bir şans olarak değerlendiriyor. Salih’i alabiliriz diye düşünüyorlar. O senede Fenerbahçe’nin şampiyon olduğu sene. Bende az oynuyordum. Ama oyuna girip katkıda bulunuyordum. Devre arasında Roma transfer teklifiyle geldi. 
 
Hatta o zaman Roma için yabancı statüsündeydim. Başka bir kulüpte 6 ay kiralık oynayıp Roma’ya dönmem yönünde bir teklif geldi. Ama Aziz Başkan ‘’Biz şampiyon olmak istiyoruz. Bu süreçte her oyuncu bizim için değerli. Salih’i de bırakmak istemiyoruz.’’ demişti ve o yüzden transfer sezon sonuna kalmıştı. Sezon sonuna kadar da çok fazla oynamadım. Sezon sonunda da ben, menajerim, Roma ve Fenerbahçe bir araya geldik. Başkanımız bana ne düşündüğümü sorduğunda bende az forma şansı bulduğumu ve Roma gibi dev bir kulüpten gelen teklifin benim için bir şans olduğunu söyledim. Takımda zaten şampiyon olmuştu. Önümüzdeki senede muhtemelen az forma şansı bulacağımı ve bu fırsatı değerlendirmek istediğimi dile getirdim.
 
Aziz Başkan sürekli şunu söyledi: ‘’Salih ben seni bırakmayacağım. Roma’yı unut. Her zaman Fenerbahçe’de oynayacaksın. Hatta kaptan da olacaksın. Gitmeni istemiyorum.’’ demişti. Bende menajerim Ömer Uzun ile konuşup bir karar aldım. İkimizde o anda gitmekten yanaydık. Çünkü Ersun Hoca beni çok tercih etmiyordu. Bende oynamak istiyordum. Bu da sonuçta büyük bir fırsattı. O yüzden gitmek istedim ve tekrar Başkanla konuştuk. Roma’da çok ciddi bir rakam sunmuştu. İlk devre arasında olan teklifte 6 milyon Euro, daha sonra 8 milyon Euro ve en son Başkanla konuşmamdan sonra 10 milyon Euro’ya kadar çıktılar. Başkan tekrar beni bırakmak istemediğini söyledi, bizde gitme istediğimizi dile getirdik. Bunun üzerine başkan ben seni yine bırakmayacağım ama madem çok istiyorsun, kiralık git bir dene dedi. Bonservisle gitmekle, kiralık gitmek arasında fark var. Çünkü Roma’da elinde çok değerli oyuncuları olan bir kulüp. Çok yoğun, çok iyi oyunculardan kurulu bir kadroya gittim. 
 
Hatta sen gittiğinde biz Roma kadrosuna baktığımızda, bir kurtlar sofrasına düştün orta saha rotasyonunda diye düşündük
 
Gerçekten bir şampiyon olan kadroları var. Bide benim gittiğim sene ki kadroları var. Hatta şampiyonluk için kuruldu diyorlardı. Zaten ikinciydik. Juventus ile şampiyonluk yarışındaydık. Transfer olayına dönersek beni kiralık olarak göndermek istediler. Roma’da 5 milyon Euro bir para verdi. Bu kiralık olarak çok ciddi bir rakamdı ve transfer bu şekilde gerçekleşti. 
 
Roma’da iki yılın geçti. Oynadığın süreçte oldu ve bir sakatlık geçirdin. O süreç seni geri itti. Ondan sonrasında Rudi Garcia’nın da seni çok tercih etmediğini gördük. Tabi bu belki kadro kalitesindendi. Belki de seninle olan iletişimden. Biz bunları bilemiyoruz. Bu Roma’daki macera sana ne kattı veya senden ne aldı?
 
Katkıları çok, ama en önemli durum maç eksiğine neden oldu. Çok fazla maç oynayamadığım için gelişimim etkilendi. Her futbolcu için önemli bir durum, özellikle genç arkadaşların takım seçimlerinde çok dikkat etmeleri gerek. Maç oynamaları gerek. Bende herkese söylüyorum en önemli durum maç oynamak. Bir futbolcunun kendini en iyi geliştireceği yer sahadır. Bende Roma’da genelde saha dışında kaldım. İnanılmaz yoğun bir kadro vardı ve yanlış hatırlamıyorsam Roma benim gittiğim sene tarihinin en iyi başlangıcını yaptı. 10 maçta 9 galibiyet gibi bir oran vardı hatırladığım kadarıyla. 
 
Bu süreçte bende talihsiz bir sakatlık yaşadım. Ayak parmağım kırıldı. Yaklaşık 45-50 gün takımdan ayrı kaldım. Zaten kazananda bir takım vardı. 45-50 günde gerçekten ciddi bir süre. Zaten Rudi Garcia’nın da bir açıklaması vardı. ''Salih neden oynamıyor?''sorusu üzerine : ''Salih zaten ilk yarının yarısını revirde geçirdi.'' Demişti ve haklıydı. Onun dışında söyleyebileceğim Roma’da az maç oynadım, ama oynadığım maçların çoğunda da iyiydim. Sonradan girip asist yaptığım oldu. 11 çıktığım maçlar oldu. Hatta maçın adamı seçildiğim maçlar da var. Süre aldığımda iyi oynadım diye düşünüyorum. 
 
 
Peki, sen o iki yıllık Roma döneminde başka bir takıma kiralanmış olsaydın, biz şu anda farklı bir Salih izliyor olabilir miydik? 
 
İkinci senemde öyle bir durum vardı. Hatta Leandro Paredes şu anda PSG’de oynayan oyuncuyla biz aynı seviyedeydik. O Boca juniors’dan bende Fenerbahçe’den gelmiştim. İkimizde yatırım amaçlı alınmış oyunculardık. Oynatıp satma gibi bir planları vardı. Leandro Paredes benim ikinci senemde Empoli’ye gitti. Orda maç oynadı. Yaklaşık 25-30 maç arası bir maç oynadı. Ben zaten Roma’da kiralıktım. Bende kiralık başka bir kulübe gitmek istedim. Roma gözümüzün önünde olman lazım Seri A’da bir takıma kiraya gidebilirsin derken; Fenerbahçe’de bonservisli olduğum için onlara danışmak gerekiyordu. Fenerbahçe’ye danışıldı. Aziz Başkan’da o zaman biz şampiyonluğa oynuyoruz, bize geri dönsün dedi. O dönem hoca da Victor Pereira’ydı. Roma’da biz yatırım yaptık size geri gönderemeyiz deyince Aziz Bey’de o zaman kiralık gitmesin Roma’da kalsın dedi. Ben bu şekilde Roma’da kaldım ve az maç oynadım. Sonra Fenerbahçe’ye döndüm. 
 
Paredes kiralıktan oynamış olarak Roma’ya döndü. Geldiğinde Roma’da da oynadı ve sonra transfer yaptı. Şu an PSG’de. Yani Roma’da ikinci senemde kiralık gidebilseydim, benim için gerçekten çok çok iyi olacaktı. Hatta Alanya’da geçen sene Gürcü bir arkadaşımız vardı. Paredes’le o dönemde Empoli’de olan. Ona Paredes: ''Çok iyi bir Türk oyuncu aldılar. Beni o yüzden kiralık yolladılar'' demiş. Maç oynamayınca durum böyle oldu.
 
''O günleri özlüyorum''
 
Roma’dan sonra tekrar Fenerbahçe, Sion ve Empoli… Fenerbahçe veya Roma’daki Salih Uçan’ı şu anda karşına alsan; yani ‘genç Salih’, ona neler söylemek istersin?
 
Fenerbahçe’deki Salih olsa ona şu an için Fenerbahçe’de kal derdim. Roma’daki Salih olsa da hemen kiralık gidip oynaman gerekiyor derdim. 
 
Peki o günleri özlüyor musun?
 
Tabi ki özlüyorum. Fenerbahçe’de Türkiye Kupası’nı kazandım, Avrupa Ligi yarı finali oynadım ve bu süreçte oynadım da. Gol attım ve birçok başarı elde ettim. İkinci senemde şampiyon olduk. Üçüncü senemde Advocaat vardı. Bir başarı sağlayamadık. Yani o günleri özlüyorum. Çok gençtim ve bir başarı elde etmek çok mutlu ediyordu. Roma’da da aynı şekilde. 20 yaşında Roma’ya gittim. Çok genç bir yaşta. Kadroda birlikte olduğum oyuncular belli, gerçekten güzel zamanlardı. Özlüyorum. 
 
''Biz bir aile olduk''
 
O zamanlardan günümüze dönersek, şu an Alanyaspor’un sözleşmeli futbolcususun ve 2021 yılına kadar da bir sözleşmen var. Bu sene Erol Bulut ile birlikte forma şansı bulmaya da başladın. Hoca seni ilk 11 de değerlendiriyor. Performansında her maç artıyor. Alanyaspor’da ligde yukarıları hedefleyen, kupada da finale yürüyen bir takım. Hem bireysel olarak, hem takım bazında bu başarıyı neye bağlıyorsun?  
 
Performansımda takımın etkisi gerçekten çok fazladır. Türkiye’de bildiğiniz gibi genel olarak bir para sıkıntısı var. En büyük kulüplerin bile para sıkıntısı çektiği bir dönem var. Ama ben Alanyaspor’da şunu gördüm; oyuncu maaşları zamanında yatıyor. Bütün ek ödeme ve primler dahil zamanında yatıyor.Bu bir takım oyunu. Herkes bu işin içinde ve yönetici ağabeylerimiz görevini çok iyi yapıyor. Hocalarımız gerçekten bizi çok iyi çalıştırıyorlar. Oyuncu grubu isyan etmiyor. Hocalarının dediklerini yapıyor. Yani biz bir aile olduk. Ben bunu çok az takımda gördüm. Gerçekten herkes işini profesyonel anlamda çok iyi yaptığı için takım bu seviyelere oynuyor. Lig başladığında ilk 10 hafta takımımız lider durumdaydı. Sonrasında zor bir periyota girdik. Kupa maçlarıyla beraber mağlup olduğumuz, berabere kaldığımız maçlar oldu. Ama bu bir dönemdi. Alanyaspor ligin ilk 10 haftası lider olabiliyorsa bence kendini kanıtlamış bir takım demektir. 
 
Kupada da yarı finalde Antalyaspor’u deplasmanda yendik. Finale çıkabiliriz. Ligde iyi gidiyoruz, kupada da iyi gidiyoruz. Bu kulüpteki herkesin bir başarısıdır. Bende bu başarının içinde asist ve gollerle,  iyi oyunla katkı sağladım ve performansımı arttırdım. Bununda en önemli sebebi oynuyor olmam, sahanın içinde olmamdır. Sahada olunca özgüven geliyor. Bu özgüvenle de zaten daha iyi bir oyun oluyor. 
 
Bu performansla beraber senin kariyer planlamanda tekrar bir Avrupa veya Fenerbahçe’ye tekrar dönmek gibi bir hedef var mı? 
 
İnşallah, dediğim gibi 6 tane takımda oynadım. Öncelikli hedefim oynayabildiğim kadar maç oynamak. Gol atabilmek, asist yapabilmek. Çünkü söyle bir algı oluştu; Salih çalışmıyor, Salih oynamıyor. Bende bu sene 25 maç oynadım ve oynuyorum. Bu algıyı kırmak istiyorum. Sezon başında Erol Hocamızla da konuştum. Onun benden benim ondan beklentilerimizi değerlendirdik. Benim maç oynamam gerekiyordu. Sahada yer almam gerekiyordu. 
 
Şu anda ligin bitmesine 8 maç kaldı. Türkiye Kupası yarı finali, geçersek bir final var. Yaklaşık 10 maç var. Bunların hepsinde oynamak istiyorum. Tekrardan bir Avrupa veya büyük takım tabii ki istiyorum. Bir futbolcu her zaman en iyi yerlerde bulunmak ister. Ben zamanında o en iyi yerlerde bulundum. Şimdi de tekrardan oralara dönmek istiyorum. 
 
Büyük takım deyince, Fenerbahçe’den farklı olarak planlarında var diyebilir miyiz?
 
Yani niye olmasın. Avrupa’dan olsun Türkiye’den olsun…
 
Ben Fenerbahçe’de 3. sezonumu oynadıktan sonra da kalmak istiyordum. Kamp dönemini de iyi geçirdiğimi düşünüyorum. Ama ne oldu: ‘’Salih gitmen lazım, oyuncu transferi yapacağız. Sen gidip oynasan daha iyi olur.’’ denmişti. O dönemde çok üzülmüştüm. Kırıldım da açıkçası. Şunu da söyleyebilirim; gelen oyucular çok iyi oynasaydı, diyebilirdim evet Salih; ''iyi oyuncular aldılar''. Roma’daki gibi mesela, orda da oynamıyordum. Ama takım kazanıyordu. Oyuncular çok iyiydi: Pjanic, Strootman, Nainggolan, De rossi… Böyle olunca hak veriyorsun. Fenerbahçe’de kalmam istediğim dönemde Fenerbahçe şampiyon olsaydı, vura vura kazandaydı, orta saha oyuncuları çok iyi oynasaydı onlara hak verirdim. Doğru yapmışlar, bu sene forma şansı bulamazdım diye düşünürdüm. Ama öyle olmadı ve gerçekten üzüldüm. Ama bu demek değildir ki dönmek istemiyorum. Tabii ki öyle bir şey yok. Ama bir burukluk, bir kalp kırılması oldu bende. 
 
 
Alanyaspor’un başarısında en önemli pay sahiplerinden biride şüphesiz Erol Bulut... Sana da bu sene çok fazla şans veriyor. Hocayla ilgili neler düşünüyorsun? Ayrıca Fenerbahçe ile adı anılıyor. Bunu nasıl değerlendirsin?
 
Dediğim gibi biz burada bir aileyiz. Yöneticiler, hocalar, çalışanlar herkes bu başarının içinde bir pay sahibi. Erol Hocanın da takımda katkısı çok büyük, çünkü beyin o. Antrenmanları yaptıran o. Taktik veren o. Takım içinde bir hocanın etkisi %50-60 hatta 70 bile olabiliyor. Çünkü takım doğru çalışmadığı zaman sahada performans veremez. 
 
Erol Hoca da genç bir hoca ve başarıya aç. Geçen sene ilk defa Malatya’da hocalık yaptı ve onun için iyi bir başlangıç oldu. Malatya’yı EUFA kupasına taşıdı. Bu sene bizle birlikte, Alanyaspor ligde çok iyi işler yaptı. Büyük maçlar kazandı. Kupada da finale yürüyoruz. Yani Erol Hocanın önünün açık olduğunu düşünüyorum. Kararları kendisi verecektir. Yurt içinde mi kalacak, yoksa Avrupa mı hedefleyecek. Çünkü Avrupa’ya bakanda bir havası var. Almanca ve İngilizce biliyor. Gözlemler de yapmış, idmanlarından da belli. Benim yurt dışı tecrübeme yakın antrenmanlar yapıyoruz. Hak eden bir hoca, inşallah Allah gönlüne göre verir. Ama seçim kendisinindir. Büyük takım olur, Fenerbahçe olur, yurt dışı olur kararı verecek olan odur. 
 
Birçok konuyu konuştuk. Şimdi de sana özel kısa kısa sorularımız var onları soralım.Sana Aykut Kocaman desek ne dersin?
 
Fenerbahçe’ye 18 yaşında geldim. O yaşta formayı vermek kolay değildir. O bana formayı verdi. Bende onu mahcup etmediğimi düşünüyorum. Çok karakterli bir isim. 3 kelimeyle: karakterli, ciddi ve duygusal diyebilirim. 
 
İstanbul mu, Roma mı?
 
Vallahi ikisi de süper. Ama bir cevap vermem gerekirse Roma derim. 
 
Futbolculuk kariyerinde keşke yapmasaydım dediğin bir şey var mı?
 
Samimi olmak gerekirse bahsettiğim Fenerbahçe 3. Sezonunda gerçekten takımda çok kalmak istiyordum. Keşke SİON’a gitmeseydim. 
 
Fenerbahçe’de en mutlu olduğun ve en üzüldüğün iki anı sorsak ne dersin?
 
En mutlu olduğum an ilk golümdür. UEFA Kupası’nda sonradan oyuna girmiştim. Viktoria plzen karşısında oyuna girdim ve golü attım. Neden çok mutlu olduğumu söyle açıklamak isterim; Fenerbahçe’de ki ilk maçında Antalya maçıydı. Bir köşe vuruşu pozisyonunda dönen topta şut çekmiştim ve rakipten dönüp gol yemiştik. Benim hatamdı. O anda çok üzülmüştüm ve ilk gölümde de bu ilk anı unutturmak istediğim için çok mutlu olmuştum. 
 
Üzüldüğüm an olarak aklıma Benfica maçı geliyor. O maç çok şansız bir maçtı. Hem çok sakatlık olmuştu, hem de finale çıkamayıp elenmiştik. İkinci bir üzücü an olarak Alex’in vedası diyebilirim. Çok iyi hatırlıyorum. Bizimle bir toplantı yapıldı ve Alex artık aranızda olmayacak denildi. Sonra sahaya indik ve Alex yoktu. Tam biz antrenmana başlarken Alex geldi. Çok fazla konuşmadı. Böyle bir karar alındı ve gidiyorum dedi. Herkesle tokalaşmaya başladı. En son çıkışa yakın Selçuk Şahin, Volkan Demirel vardı. Selçuk ağabeye sarıldığında ağlamaya başladı. Sonuçta 8 sene yan yana birlikte oynadılar. O an çok üzülmüştüm. Daha iki aydır tanışıyorduk, ama o sahne beni çok duygulandırmıştı. 
 
Alex ile görüşüyor musun?
 
Yok. İlk ayrıldığı zaman görüştük. Hatta ben gol attığımda tweet atmıştı. Ama aradan baya bir süre geçti. Tabi ki şu anda ulaşabilirim, konuşabilirim. Ama uzun zamandır konuşmadık. 
 
Son bir sorum var sana ve bunu da gerçekten merak ediyorum. Birlikte oynadığın futbolcular içinde yeniden birlikte oynamayı istediğin üç isim kimdir?
 
Emre Belözoğlu kesinlikle derim. Sonra aklıma gelen Pjanic... Volkan Demirel de olabilir. 
 
Bu takımda orta saha üçlüsü Salih, Emre, Pjanic mi olur?
 
Çok iyi olur.
 
Birde futbol dışında biz seni ‘Kıvırcık Salih’ olarak tanımıştık. Ama şu anda saçların kısa bu tarzın hakkında ne diyeceksin?
 
Roma’da bir kondisyoner hocamız vardı. O zamanda benim saçım gerçekten çok uzundu. Bana o saçını kesmen gerekiyor, bu şekilde çok çocuksu gösteriyorsun, daha sert olman lazım dedi. Bende o gazla denedim. Şimdi tekrar uzatmayı düşünüyorum. 
 
Salih çok teşekkür ederiz. Gerçekten güzel bir sohbet oldu. İnşallah hayat normale döndüğünde Alanyaspor ile başarılar dileriz. İnşallah hayat ve futbol normale döner ve bizde normal hayatlarımıza geri döneriz.
 
 



HABERE YORUM YAZIN

DİĞER FUTBOL HABERLERİ
Çok Okunan Haberler