16-07-2016 EURO 2016

TÜKENEN UMUTLAR

Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol…

TÜKENEN UMUTLAR


   Ne çok severiz; düşüne vurmayı veya yükselene omuz vermeyi…
 

 

   Kısacası iyi veya kötü anlamda abartmayı.
 

 

   Şimdi diyeceksiniz ki ne alaka futbolla, milli takımla, Avrupa Futbol Şampiyonası’yla falan…
 

 

   Ama bence bu turnuvada Türkiye’nin hikayesi tam da böyle bir şey. 
 

 

   En baştan başlayalım:
 

 

   Fransa’ya gelme umutlarımız tükenip gitmiş, matematik bilimiyle ilgilenenlerin insafına kalmıştı.
 

 

   Sonra ne oldu? Oyun olarak toparlandık. Umut beslemeye başladık. Kesin oldu gibi derken, olmadı. Alınan beklenmedik bazı sonuçlarla, mucizelere bel bağladık.
 

 

   Neyse ki sever mucizeler bizi…
 

 

   Resmen Allah'ın yardımı bir vakalar zinciri ve mucizelerle turnuvanın kapısından girdik. Giriş o giriş…
 

 

   Oynanan futbol ve hazırlık maçlarının verdiği hazla, başladık şişirmeye…
 

 

   Birde buna 2008’den kalma bayat hatıralar eklenince; turnuvaya kazanmaya gelmiş, futbol ekolu olan bir takım edasıyla abarttıkça abarttık durumu… Beklentiler kupayı kazanmak, final oynamak oldu genelde. Sanki son kupanın şampiyonuymuşcasına, özgüven patlamaları yaşadık. Doldurdukça doldurduk kendimizi…
 

 

   Böyle olunca Arda bir Maradona, Emre Mor bir Messi, Hakan Çalhanoğlu bir C.Ronaldo gözüküverdi gözümüze…
 

 

   Diyeceksiniz ki ne var bunda? Moralli gittik işte.
 

 

   Unuttuğumuz şuydu; bizim bir futbol ekolumuz yok. Bir milli takım sistemimiz yok. Bizim gidebildiğimiz turnuvalarda başarılı olmamızın tek sebebi; yarattığımız kaostu. Bu yüzden hep turnuvalara yenilerek başladık ve sonrasında gelen kaosla: ‘’ Bismillah’’ deyip, kolları sıvadık hep.
 

 

   He kaos yok, tartışma yok, hırgür yok. Güllük gülistanlık bir tabloyla turnuvaya gidersek yapamayacağımız aşikâr…
 

 

   Ne oldu sonuçta? İlk 2 maç hüsran…
 

 

   Ruh yok, yürek yok. Bunlar bizim futbolumuzun dinamosu… Bunlar yoktu. Çünkü kaos yok…
 

 

   Sonra efendim ne söyleyeyim; aldı başını bir kaos. Sanırsın ki turnuva öncesinde ki takım başka takım, hoca başka hoca… Tartışılmayan kişi kalmadı. Çek maçına tamamen bir kaos havasıyla çıktık.
 

 

   Sonuç ortada… Tekmeye kafa sokan futbolcular. Yürekli, tempolu bangır bangır bir oyun ve bununla birlikte gelen skor…
 

 

   Ama bu kaos geç geldi. İş yine mucizelere ve matematik ilmine kalmıştı. Bekle şimdi o, onu yensin; o yenilmesin; şu çıksın; şu çıkmasın…
 

 

   Fakat tabi biz mucizelerle biliniriz ya; ‘’Yüzde 90 çıktık.’’ dedik. Ama o iş öyle olmadı. Beklentiler söndü. Umutlar İtalya’yla tükendi.
 

 

   He ne oldu şimdi?
 

 

   Başarılı mıyız? Başarısız mıyız?
 

 

   Bilemedim vallahi…
 

 

   Ama bildiğim şu; bu kaos oburluğuyla gidebileceğimiz nokta, turnuva ve başarı buraya kadar…
 

 

    Bizim bir futbol ekolü geliştirmemiz gerek. Buna uygun bir nesil, jenerasyon yetiştirmemiz ve onları her turnuvaya bir şekilde sokmamız gerek.
 

 

   Ama bu iş, bugünden yarına olacak iş değil. 50 yıl mı sürer, 100 yıl mı sürer… Ben bilemem.
 

 

   Onu da bir zahmet Türk futbolunun çok saygıdeğer büyükleri düşünüversinler…
 

 

   Düşünüversinler ki, böyle balonları şişirip sonra patlayınca ağlamayalım. Beklentiler karşılıksız kalınca yerlere atıp çiğnemeyelim. Neysek o olalım, kendimizi bilelim…
 

 

   Vesselam…
 

 

HÜSEYİN KILAVUZ

 



HABERE YORUM YAZIN

DİĞER EURO 2016 HABERLERİ
Çok Okunan Haberler