04-10-2016 MİLLİ TAKIMLAR

"Türkiye'deki Hikâyem Daha Bitmedi"

Mehmet Aurelio, bundan sonraki hikâyesinin de Türkiye'de geçeceğini söylerken, uzun kariyerinin öykülerini de TamSaha ile paylaştı.

Trabzonspor formasıyla ayak bastığı ülkemizde Fenerbahçe ve Beşiktaş'ta top koşturan, lig ve kupa şampiyonlukları yaşayan Brezilyalı oyuncu, Türk vatandaşlığına geçtikten sonra Millî Takımımızla EURO 2008'de yarı final oynadı. Futbolu, "vefa borcunu ödemek" için başladığı kulüp olan Olaria'da bırakan ve bugünlerde teknik direktör olabilmek için TFF'nin kursundan geçen usta futbol adamı, bundan sonraki hikâyesinin de Türkiye'de geçeceğini söylerken, uzun kariyerinin öykülerini de TamSaha ile paylaştı.

Röportaj: Rasim Artagan

 

15 Aralık 1977 Rio de Janeiro doğumlusunuz. Brezilya'da neredeyse her çocuk futbolcu doğar. Sizin nasıl bir çocukluğunuz vardı?

Her çocuk gibi ben de sokakta futbol oynuyordum arkadaşlarımla... Ayrıca arkadaşlarımla toplanıp video oyunları da oynuyorduk. Tabiî ki bu futbol oluyordu genelde. Sokakta başladığım futbol kariyerim salonda devam etti. Rio'da yer alan bir futsal takımına gittim. Salon futboluyla burada tanıştım. Daha sonra da büyük sahaya geçiş yaptım. Rio'da yer alan bazı kulüplerin seçmelerine katıldım. 2-3 takım beni beğenmedi. Daha sonra Olaria Athletic Club'ın antrenörleri beni beğendi ve altyapıya girdim. Her gün idmanımız vardı. O zaman U17 ve U18'de idmana çıkıyordum. Daha sonra yukarılara tırmandım.

 

Futsala değinelim biraz. Dünyada Alex gibi, Ronaldinho gibi büyük oyuncular futsaldan gelme. Futsalın size nasıl bir katkısı oldu?

Çok faydasını gördüm. Zekâ ve top kontrolüm çok gelişti. Ani dönüşleri, markajları, topu-rakibi kontrolü ve bloklamalarımı futsalda gerçekten çok geliştirdim.

 

Ailenizi biraz anlatır mısınız?

Ailem fakirdi. Annem öğretmendi. Babam o dönem çalışmıyordu. Zor günler geçiriyorduk açıkçası. Ama annem ve babam bana çok sahip çıktı. Bana çok eğitim verdiler. Beni çok güzel yetiştirdiler. Babama çok teşekkür ederim. Hayat konusunda bana birçok şey öğretti. Arkadaşlarımla nasıl konuşacağımı, büyüklerime nasıl davranacağımı çok iyi anlattılar bana. Benim için çok güzel kazanımlardı.

 

Kaç kardeşsiniz?

Tek çocuktum ben.

 

Bunun avantajı oldu mu?

 

Bazen avantajları oldu evet ama çoğu zaman olmadı. Çünkü yalnızlık çekiyordum. Açıkçası bir kardeş isterdim. Türkiye'de futbol oynarken babamı çok çağırdım, "Gel maçımı izle" diye. Ancak uçak korkusu vardı. Bu yüzden de maalesef Türkiye'deki hiçbir maçıma gelemedi. Annem ise her zaman geliyordu. Daha sonra babamı kaybettim. Moralim çok bozulmuştu. Ama hayat böyle tabiî. Akıp gidiyor. Annem Brezilya'da şu an. Hayatımıza devam ediyoruz.

 

 

Peki, profesyonel futbol kariyeriniz nasıl başladı?

Dediğim gibi Olaria'da başladım. Daha sonra iki sezon Flamengo'da oynadım. Oraya kiralık gitmiştim. Geri dönüşümde Rio'da Bangua takımında forma giydim. Devamında Olaria kulübüne geri döndüm.

 

2001 yılında Trabzonspor'a transfer oldunuz ve Türkiye maceranız başladı. Transfer hikâyeniz nasıl gelişti?

O zamanki başkan Özkan Sümer, Brezilya'ya gelmişti. Birçok maçımı izlemiş. Bana telefon açtılar ve istediler. Ben de kabul ettim. Ve güzel oldu benim için.

 

Trabzonspor'a imza attığınız anda bugünleri görebileceğinizi; Türkiye'nin bir parçası olacağınızı hayal etmiş miydiniz?

Gerçekten bu günleri yaşayacağımı hayal etmemiştim. 2001'de geldim. Türkiye'deki futbolu duyuyordum. Çünkü Taffarel gibi büyük bir kaleci, Türkiye'de forma giyiyordu. Jardel, Türkiye'de forma giyiyordu. Onları düşününce, "Neden olmasın?" dedim. Ama tabiî ki bu kadar uzun süre burada forma giyeceğimi bilmiyordum; düşünmemiştim. Ama şu an bile düşününce çok mutlu oluyorum. Burada A Millî Takım'ın formasını giydim ve kaç tane büyük takımda oynadım. Gerçekten çok mutluyum bunlar için.

 

İki sezon Trabzonspor'da çok başarılı işler yaptınız ve tüm Türkiye adınızı ezberledi. O günleri nasıl anlatırsınız?

Trabzonspor'a ilk geldiğim dönemde işler güzel gitmiyordu. Ben kaç tane gol attım ama takım olarak iyi performans gösteremiyorduk. Bir kaç maçı kazandık ama sonra düşüşe geçtik. Çok sıkıntılı bir dönemdi. Ama ikinci sezon çok iyi performans gösterdik. Samet Aybaba Hocam geldi. Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşadık. O zaman çok iyi oldu. İki senelik kontratım vardı ve o sezon da kontratım bitiyordu. Daha sonra Fenerbahçe'den teklif geldi ve ben de kabul ettim.

 

2003 yılında Fenerbahçe'ye geldiniz. 219 maçlık uzun bir kariyer durağı oldu Fenerbahçe sizin için. Fenerbahçe'de birçok başarı yaşadınız. En unutamadığınız anları bize anlatır mısınız?

İlk geldiğim zaman biraz olaylı oldu. Çünkü Trabzonspor ile anlaşamamıştım. Fenerbahçe'nin teklifinden sonra gazeteler de bu konuyla çok ilgilendi ve birçok haber yaptı. Ama o dönem Fenerbahçe bana gerçekten çok büyük destek verdi. Taraftar çok sahip çıktı. Geldiğim zaman takım çok iyi bir durumda değildi. 2003-2004 sezonunun ikinci yarısında daha iyi bir performans gösterdim. Takım da güzel oynadı. İlk sezon şampiyon olduk. Sonra yavaş yavaş performansım yukarı çıktı.

 

Kariyerinizdeki ilk şampiyonluğu yaşadınız. Türkiye'de şampiyonluk yaşamak nasıl bir duygu?

Çok güzel bir duygu. Trabzonspor'la Türkiye Kupası'nı kazanmıştım. O da çok güzel bir duyguydu. Hemen sonrasında Fenerbahçe ile şampiyonluğa ulaşmak gerçekten anlatılması zor, güzel hislerdi. Çok mutlu olmuştum. İkinci sene yine şampiyon olduk. Takımın başında Daum vardı. Takımımız çok iyiydi. Alex yeni gelmişti. Takım tuttu. Her şey çok güzel oldu. Üçüncü sezonda ise son maçta şampiyonluğu kaybettik biliyorsunuz. Denizlispor maçında çok iyi oynamıştık. Kariyerimin unutamadığım anlarından birisidir. Beş sene Fenerbahçe'de oynadım. Çok mutlu günler yaşadım. Taraftar hep destek verdi. Her şey çok güzeldi.

 

2008 yılında Fenerbahçe'den Real Betis'e transfer oldunuz. İspanya'da 58 maçta 9 gol kaydettiniz. Uzun bir Türkiye macerasının ardından İspanya'yı nasıl buldunuz?

Türkiye'de açıkçası daha mutluydum. Çünkü Türkiye insanı çok sıcak. Brezilyalılara benziyor. Ama İspanya'da durum farklı. Eşim ve çocuklarımın İspanya'da morali bozuldu. Çünkü alışamadılar. Türkiye'yi çok aradılar ve her defasında dönmek istediklerini söylediler. O zaman Real Betis'le üç senelik kontrat yapmıştım. Ama ailem Türkiye'ye dönmeyi bu kadar çok isteyince kontratımın bitmesini beklemeden karar aldım ve teklifleri değerlendireceğimi menajerime söyledim. Daha sonra Beşiktaş'ın teklifi geldi ve ben de hemen kabul ettim.

 

Hocam Beşiktaş'a gelmeden önce Türkiye ile İspanya futbolu arasındaki farklara değinebilir miyiz?

İspanya'da futbol kalitesi biraz daha yüksek. Takımlar çok kaliteli. Çünkü küçük takımlarda bile oyuncular çok kaliteli olabiliyor. Barcelona ile Getafe karşı karşıya geldiği zaman iki takım da çok zorlanıyor. Bunu örnek olarak gösterebilirim.

 

Oyuncularımız Avrupa'da futbol oynamak yerine genelde Süper Lig'de kalmayı tercih ediyor. Burada daha fazla para kazanıyor olmanın da bu tercihte payı büyük sanırım. Siz Fenerbahçe'den ayrılıp Real Betis'e giderken neler düşünmüş, neden böyle bir tercihte bulunmuştunuz?

Çocukluğumdan beri İspanya'da, La Liga'da oynamak istiyordum. Ama böyle bir teklif gelmemişti hiç. 2008'de Avrupa Şampiyonası'nda yarı final oynadık. Fenerbahçe de Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıkmıştı. O dönemde Real Betis beni istedi. Ben de kabul ettim. Çünkü Fenerbahçe ile kontratım bitiyordu. Real Betis'ten teklif gelince de hayalimi gerçekleştirmiş oldum.

 

Genç Türk oyuncuların Avrupa'ya gitmesi için ne önerirsiniz?

Bence genç oyuncular daha iyi idman yapmalı. Dinlenmelerine çok daha fazla önem vermeliler. İyi dinlenmeliler. Profesyonelce yaşamalılar. Yiyeceklerine dikkat etmeliler. 18-19 yaşındaki bazı oyuncular hayatlarına çok dikkat etmiyor. Bu da çok yazık oluyor. Çünkü genç yaşlarda profesyonelce yaşamayı öğrenmek; bir futbolcu için gerçekten çok önemli.

 

İspanya'dan sonra yeniden Türkiye'ye, Beşiktaş'a döndünüz. İki sezonda 35 maça çıktınız. Türkiye'nin üç güzide kulübünde forma giymek nasıl bir his?

Beşiktaş'tan teklif gelince çok mutlu oldum. Ama Real Betis'te büyük bir sakatlık yaşadım. Büyük bir ameliyat oldum. Beşiktaş'ta daha iyi oynamak isterdim ama olmadı. Yaşım da artık ilerlemişti. Sakatlık bana çok sıkıntı verdi. Yine de Beşiktaş zamanlarım güzel geçti. Türkiye Kupası şampiyonluğu yaşadım. Arkadaşlık ortamı çok iyiydi. Çok iyi bir yönetimimiz vardı. Daha iyi oynamak isterdim ama maalesef olmadı.

 

Başarılarla dolu aktif futbol hayatınıza 2013 yılında eski kulübünüz Olaria'da nokta koydunuz. Olaria'ya transfer olma nedeniniz neydi? Bir vefa borcunuz mu vardı?

Futbola orada başladım ve bu yüzden orada bitirmek istedim. Evet, bir vefa göstermek istedim. Jest yapmak istedim Olaria'ya... Olaria'nın başkanı benim çok iyi arkadaşım. Bu sebepler yüzünden kariyerime burada nokta koymak istedim.

 

Türkiye'de oynadığınız dönemin oyuncularından bir takım yapsanız; kadroya kimleri koyardınız. Bugün artık bir teknik direktör olan Mehmet Aurelio'nun Türkiye karmasındaki 11'i nasıl olurdu?

Çok zor bir soru... Başlayalım o zaman... Kaleci Rüştü... Stoperde Luciano ve Lugano... Sağ bek Gökhan Gönül, sol bek Roberto Carlos. Ön liberoda Mehmet Topal. Diğer orta saha Emre Belözoğlu. Sol açık Tuncay Şanlı veya Arda Turan. Tabii kî ortada Alex. Santrfor ise Semih Şentürk.

 

Türkiye'de ve dünyada birçok teknik adamla çalıştınız. Size en çok katkı sağlayan hocalar kimlerdi?

Kesinlikle Fatih Terim diyorum... Çünkü beni Millî Takım'a seçtiği zaman kendisinden çok şey öğrendim. Motivasyon ve taktik açısından kendisinden birçok şey öğrendim. Maç sonları pozisyonları değerlendirmek için takımla toplantı yapardı. Bence komple bir teknik direktör.

 

Bugün "Mehmet Aureilo" dendiği zaman Türk halkının yüzünde bir tebessüm oluşuyor. Çünkü insanlar sizi çok seviyor. Bunu başarmak nasıl bir duygu?

Çok mutluyum bu yüzden. Türk insanını gerçekten çok seviyorum. Türkiye gerçekten benim ülkem. Ben burada yaşamayı çok istiyorum. Eşim ve çocuklarım da çok seviyor bu ülkeyi. Şu anda Brezilya'da yaşıyorum ama inşallah bir gün yine buraya döneceğim.

 

Peki, Türkiye Millî Takımı tercihinize gelelim artık. 2006'da Türk vatandaşlığına kabul edildiniz. Futbolda formunuzun zirvesinde olduğunuz dönemde Türk Millî Takımı'nda oynamayı tercih ettiniz. "Bir gün Brezilya'da oynarım" düşüncesi hiç mi yoktu? Brezilya'dan bir teklif almış mıydınız?

Brezilya'dan hiç teklif almadım. Uzun yıllar Türkiye'de oynadım. Kariyerimin büyük çoğunluğu burada geçti. Bunun için belki Brezilya'da forma giyemedim. Ama ben Brezilya Millî Takımı'nda forma giyemedim diye üzüntülü değilim. Çünkü böyle düşünmüyorum. Türkiye'de forma giydiğim için çok mutluyum. Kendimi buraya ait ve bağlı hissediyorum.

 

Fatih Terim tarafından A Millî Takım kadrosuna davet edildiniz. Lüksemburg karşısında ilk kez sahaya çıktınız. Nasıl bir duyguydu?

Çok heyecanlandım. Çünkü benim ilk millî maçımdı. Lüksemburg'u yenmiştik. Tarihi bir maçtı benim için. Halen o maçı hatırladığım zaman tüylerim diken diken oluyor. Çok heyecanlanıyorum.

 

38 kez A Millî Takım formasını terlettiniz. Ay-yıldızlı formayla üç golünüz var. EURO 2008'de yarı final oynayan kadronun temel taşlarından birisiniz. Geriye dönüp baktığınız zaman ay-yıldızlı forma ile bu başarıları elde etmek bugün size ne hissettiriyor?

İyi bir performans bekliyordum. Avrupa Şampiyonası'nda forma giymek rüyaydı benim için. Ama bugün bile Almanya maçını hatırladığım zaman üzülüyorum. Çünkü o maçı kazanabilir ve finale çıkabilirdik. O sene gerçekten çok iyiydik. Takım çok iyiydi. Arkadaşlık çok iyiydi. Oyuncu grubunun kalitesi çok yüksekti. Halen o maçı izlediğim zaman içim yanıyor. Biraz şanslı olsaydık finaldeydik. Ama olsun. Hepimiz tek tek mutluyduk. Çünkü çok güzel performans göstermiştik. İnşallah Millî Takım çok daha güzel performanslar gösterecek.

 

Son Avrupa Şampiyonası'ndaki Millî Takımımızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zor bir soru. Son Avrupa Şampiyonası sırasında Brezilya'daydım. Bu grup çok zordu. Takımımız iyi oyunculardan kurulu. İyi mücadele de vardı. Şans biraz yanımızda olsaydı gruptan çıkabilirdik. Şu anda ileriyi düşünmek gerekir. Çünkü Dünya Kupası elemeleri var. İnşallah maçlarımızı kazanacağız ve Dünya Kupası'na gideceğiz.

 

Yarı final oynamış bir oyuncu olarak Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası gibi platformlarda boy göstermek ne anlama geliyor? Bunu bize anlatabilir misiniz?

O dönem çok güzeldi. Kampımız çok güzel geçmişti. Takım olarak iyiydi. Böyle organizasyonlarda çok kaliteli takımlar var. Herkes birbirine denk neredeyse... Herkes yüksek tempoda oynuyor. Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası dünyanın en önemli turnuvaları… İnşallah bu Dünya Kupası'nda da Türkiye olacak ve güzel bir performans gösterecek.

 

Dünya Kupası elemeleri başladı ve ilk maçımızda 1 puan aldık. Finlandiya, Hırvatistan, İzlanda, Kosova ve Ukrayna ile aynı gruptayız. Grubumuza baktığınız zaman bundan sonraki yolculuğu siz nasıl yorumluyorsunuz?

Büyük şansımız var. Çünkü deplasmanda 1 puan aldık ve rakibimiz grubun en iyi takımlarından birisiydi. Hırvatistan maçını izledim. Genç bir takımımız var. İnancımız çok yüksek. Oyuncular başarıyı çok istiyor. İnşallah Türkiye, Dünya Kupası'na gidecek ve ben de turnuvaya gidip takımımı bir taraftar olarak destekleyeceğim.

 

Türk Millî Takımı'nın size göre en karakteristik özelliği nedir?

Bence Türkiye'nin karakteri asker oyunculardan kurulu olması. Oyuncular bir asker gibi inançlı ve azimli. 2002 Dünya Kupası'nda üçüncü olduğumuz zaman da bu durum vardı. Son Avrupa Şampiyonası'na giderken de büyük bir inanç ve azim vardı. Türkiye'nin en büyük karakteristik özelliği bana göre oyuncuların asker gibi güçlü ve iradeli olmasıdır.

 

2001'den beri Türkiye'yi yaşayan bir futbol adamı olarak, 15 yıl önceye oranla Türk futbolundaki değişimler sizce nelerdir?

 

Türk futbolu her zaman büyüyor. 2001'de geldiğimdeki futbolla şu anki futbol arasında çok fark var. Artık takımlar daha ilerde oynuyor. Oyuncuların yeteneği ön planda. Daha yetenekli oyuncular da gelecek. İnşallah Türkiye daha da ileriye gidecek.

 

Tesisleşme açısından Türkiye'nin bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl bir farklılık var?

Bugün gözlerime inanamıyorum! Riva'ya en son 2007'de gelmiştim. Şu an ise burada inanılmaz bir manzara var. Tesisler mükemmel. Her şey harika. Çok şaşırdım. Bu kadar iyi olacağını beklemiyordum. Bunun futbola etkisi çok olacaktır. İyi oyuncular ön plana çıkacaktır.

 

Türkiye'deki genç oyuncuları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Oyuncu kalitesi açısından Türkiye'nin kumaşı çok iyi. Çok önemli genç yetenekler var. Mesela Emre Mor... Ama daha çok sayıda genç yetenek çıkarmak gerekir. Elimizde bir Arda Turan örneği var. Şu an kariyerinin zirvesinde. Ama artık futbola veda edeceği zamanlar çok uzakta değil. O zaman daha çok Arda çıkartmak gerek. İnşallah çıkacaktır da...

 

Kasımpaşa ve Göztepe'de teknik adamlık görevlerinde bulundunuz. Şu anda da teknik direktör olabilmek için Türkiye Futbol Federasyonu'nun açtığı kursa katılıyorsunuz. Bundan sonraki kariyer planınız nedir?

Önder Özen Hocamla iki takımda çalıştım. Tabiî ki hayallerim var. Teknik direktör olacağım inşallah. Onun için Türkiye'ye kursa geldim. UEFA lisansını da alacağım. Daha sonra da ProLisans alacağım. Kariyerime teknik direktör olarak devam etmek istiyorum. İnşallah bir gün Türkiye'ye yeniden geri döneceğim. Türkiye'deki hikâyem daha bitmedi. Yapacağım şeyler var.

 

Kariyerinizde birçok yetenekli futbolcuyla oynadınız. Ancak birlikte oynadığınız onca oyuncu arasından sizce kimler farklıydı ve neden farklıydı?

Tabiî ki uzun zaman birlikte oynadığım Alex'i bir kenara koyarım. Çünkü çok zeki ve özellikli bir oyuncu. Son vuruşları çok farklı. Son vuruşlarının neredeyse tümü gol demekti. Bu soruya Alex diyorum. Gerçekten mükemmel bir oyuncuydu. Orta sahada yakın oynuyorduk. 2012'de Beşiktaş'tayken Alex'e karşı oynadım, biliyorsunuz. Ona karşı sahaya çıkınca bir kez daha dedim ki; "Alex büyük oyuncu! Çok farklı ve çok zeki." O her zaman sahada farklı şeyler gösterdi. Güzel bir adam!

 

Türkiye'de birçok oyuncuya karşı da forma giydiniz. Sizi bugüne kadar en çok zorlayan futbolcu kimdi?

Bursaspor'da forma giydiği dönemde Sinan Kaloğlu beni çok zorladı. Çok çabuktu. Onu marke etmek gerçekten çok zordu. Çabuktu, hızlı çalım atıyordu.

 

Türkiye'de en unutamadığınız maçınız hangisiydi? Denizlispor maçını saymazsak tabiî...

Evet, o maçı geçelim... En unutamadığım maç Almanya maçıydı... O maç şu an bile aklımda. Hâlâ üzülüyorum. Çünkü gerçekten onları yenebilirdik. O maçta çok şanssızdık. Çünkü önemli eksiklerimiz vardı. Sakat ve cezalı oyuncular vardı. O maçı gerçekten kazanabilirdik. Hâlâ unutamıyorum...

 

Peki, galip geldiğiniz maçları düşündüğünüzde en unutulmazı hangisiydi?

En sevindiğim maç için iki karşılaşmayı söyleyebilirim. İlki Sevilla mücadelesi... Çok güzel maç olmuştu. Bir de Millî Takım'daki muhteşem geri dönüşü unutamam. Çek Cumhuriyeti maçı gerçekten efsaneydi.

 

Dünyada ve Türkiye'de şu an en çok hangi oyuncuları beğeniyorsunuz?

Messi diyorum. Çok beğeniyorum kendisini. Büyük bir oyuncu... Türkiye'de ise Arda Turan... Çok yetenekli ve zeki bir adam...

 

Bizim unuttuğumuz; sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bir mesaj vermek istiyorum. Gerçekten Türk insanına çok teşekkür ediyorum. Çünkü buraya geldiğim günden bugüne kadar bana inanılmaz bir destek verdiler. Bana sevgilerini sundular. Bunu yürekten hissettim. Türkiye'ye ne zaman gelsem hep çok mutlu oluyorum. İnşallah A Millî Takımımız, Fatih Hocamızla ve oyuncularla birlikte Dünya Kupası'na adını yazdıracak. Ben bu takımın taraftarıyım. Herkese çok başarılar diliyorum.




HABERE YORUM YAZIN

DİĞER MİLLİ TAKIMLAR HABERLERİ
Çok Okunan Haberler